Kız Kulesi’nin Gerçek Hikâyesi

İstanbul Boğazı’nda, Salacak sahiline 200metre uzaklıktadır. Ziyaret etmek isterseniz, tekneyle ulaşım sağlayabilirsiniz. İçinde manzaranın tadını çıkarabileceğiniz bir de restoran bulunmaktadır. Üsküdar’daki Kız Kulesi, Bizans’tan günümüze kalan tek eserdir. Hakkında birçok efsane yazılıp çizilmiştir. Kız Kulesi’nin gerçek hikâyesine geçmeden önce kısaca tarihçesinden bahsedelim. 

Kız Kulesi’nin Tarihçesi

M.Ö. 5.yüzyılda, Karadenizden gelen gemileri denetlemek ve gümrük vergisi almak amacıyla adacığa bir kule inşa edilmiştir. 12.yüzyılda Doğu Roma İmparatoru I.Manuel tarafından ada bir savunma kulesi olarak kullanılmaktaydı. Kız Kulesi ile Sarayburnu arasına bir zincir gerilmiş ve gelen geçen gemiler kontrol edilmiştir. 1453 yılında İstanbul’un fethi sonrası, Fatih Sultan Selim buraya yeni bir kale yaptırmış ve nöbetçiler koymuştur. Sonrasında Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından, gemilere yol göstersin diye adanın kuzey bölümüne fener eklenmiştir. 

1830-1831 yılları arasında kolera salgını yüzünden hastaneye dönüştürülmüş, ardından veba salgını için de karantina yeri olarak kullanılmıştır. 1926 yılında gaz deposu, 1959 yılına gelindiğinde radar istasyonu, siyanür deposu, bir dönem şairler tarafından kullanılmış ve 2000 yılından itibaren turistik amaçlı olarak ziyarete açılmıştır. Kız Kulesi, Antik Çağ’dan bu yana farklı isimlerle anılmıştır. Damalis ve Arcla, Arcona Kulesi, Tour de Leandre, Kule-i Duhter ve Üsküdar Kurbunda Vaki Kule-i Bahir, Leandre’s Tower ve Kız Kulesi ile birlikte halen bu isim kullanılmaktadır.

Kız Kulesi’nin Hikâyesi

 Kız Kulesi’nin yapılmasıyla ilgili birçok efsane anlatılmaktadır. Bu efsanelerin hepsini anlatacağız. İçlerinden en bilineni kral ve kızı ile ilgili anlatılan hikâyedir. Bir falcının kızını yılan sokması sonucu öleceği bilgisini alan kral, kızını korumak için bu kuleyi yaptırır. Kral, kızının beslenmesi için sepet içinde yiyecekler gönderir. Ve bir gün sepetin içine gizlenmiş olan yılan kızı zehirleyerek öldürür. Diğer hikâye Battal Gazi’nin şehrin karşısında olduğunu gören kralla ilgilidir. Kral, hazinesini ve kızını kuleye saklar. Battal Gazi, kuleyi ele geçirir, kızı ve hazineyi aldıktan sonra atıyla Üsküdar’ı geçer.

 Ovidus tarafından kaydedilen bir diğer efsaneye göre; Çanakkale Boğazı’nın batısındaki Sestos’ta bulunan Afrodit Mabedi’nde rahibe olan Hero ile Abydos’da yaşayan Leandros birbirine âşıktır. Leandros, Hero’yu görebilmek için her gece Sestos’a yüzmektedir. Fırtınalı bir gün, kulenin ışığının sönmesiyle yolunu kaybeden Leandros, boğularak ölür. Buna karşılık Hero’da intihar ederek yaşamına son verir. Kulenin Tour de Leandre olarak anılmasının sebebi bu efsaneye dayanmaktadır.

Galata Kulesi ve Kız Kulesi’nin arasına İstanbul Boğazı girmiştir. Kız Kulesi Galata Kulesi’nin aşkıyla yanıp tutuşmaktadır. Bir gün Ahmet Çelebi, Galata Kulesi’nden uçmaya karar verir ve uçarken yanına Galata Kulesi’nin yazdığı mektupları alır. Rüzgârın etkisiyle dağılan mektuplar Kız Kulesi’ne ulaşır. Mektupları okuyan Kız Kulesi, Galata Kulesi’nin aşkından emin olur.

Kız Kulesi’nin Gerçek Hikâyesi

Kız Kulesi’nin gerçek hikâyesi, bu efsanelere dayanmamaktadır.  Gerçek hikâyesi, bundan binlerce yıl önce karadan kopan bir parçanın denize oturmasıyla başlar. Tarihçesinde anlattığımız üzere Boğazdan geçen gemileri denetlemek için inşa edilmiştir. M.Ö. 5.yüzyılda Karadeniz’den gelen gemileri denetlemek ve vergi almak amacıyla yaptırılmış ve gümrük noktası olarak kullanılmıştır. 

Tartışmaya Katıl

Compare listings

Karşılaştırmak