Öncelikle matematik, kimya ve fizik gibi aktif bilimlerde yeterlik ile ilişkilendirilen “zeka” tanımı, geçtiğimiz yüzyılda diğer bilimlerin gelişmesiyle birlikte değişmiş ve genişlemiştir. “Çoklu Zeka Kuramı” bize insan zekasının farklı niteliklerle çeşitlenebileceğini söyler; Sözel, uzamsal, müzikal, varoluşsal, akademik, matematiksel, içe dönük ve sosyal olmak üzere sekiz farklı zeka türünün diğer becerilerle birlikte görülebildiğini gösterdi. İklim değişikliği değişmeyen küresel gündemlerimizden biri ve istesek de bu değişikliği görmezden gelemeyiz. Her geçen gün daha fazla hissedilen iklim değişikliği ve etkileri, doğaya ve sürdürülebilirliğe duyarlı ve bu sorunlara çözüm bulabilen bireylere de ihtiyaç yaratmıştır. Bu ihtiyaçla birlikte ekolojik zekanın tanımı da netleşmiştir.
Ekolojik olarak zeki bireylerin özellikleri nelerdir?
- Çevre sorunlarına karşı duyarlıdır ve önlem alır.
- Dünya ekolojisini olumsuz etkileyen tüm faktörlere tepki gösterirler.
- Çevre sorunlarına neden olan ürünlere karşı duyarlı olun, bu ürünleri tanıyın ve gerekirse boykot edin.
- Doğanın sorunları hakkında bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri yürütürler.
- Ekolojinin genel olarak insan psikolojisi ve fizyolojisi üzerindeki etkisini anlamaya, onları olumsuz etkileyen faktörleri belirlemeye ve çözüm üretmeye çalışırlar.
Son yıllarda ülkemizde kışlar özellikle ılıman geçiyor, ancak yazlar aşırı kurak geçiyor, belirli böcek türlerinin yaygınlığı azaldı veya arttı, susuzluktan ölen insan sayısı arttı ve Ardı ardına çıkan orman yangınları bize bir şey söyle. : Duyarlı olun, harekete geçin. Ancak sadece doğayı anlamak çözüm bulmak ve çevreye karşı daha bilinçli davranmak için yeterli değildir; Küresel ölçekte sosyal ve ekonomik faktörlerin çevre üzerindeki etkilerini anlamamız gerekiyor. Her şeyden önce, küresel bir yanıt olmadan bu küresel sorunlara çözüm bulmak mümkün değildir.
Küresel olarak tüm müfredatlara yeşil konuları eklemek ve hatta sürdürülebilirlik müfredatının kendisini yeniden tasarlamak bu konuda önemli bir adım olacaktır. Sonuç olarak, çevreye duyarlı olmak, “yerde çöp yok” uyarısının ötesine geçecek ve kendi başına bir yaşam biçimi haline gelecektir. Nasıl finansal okuryazarlık ve dijital okuryazarlık günümüz dünyasında bir zorunluluksa, ekolojik okuryazarlık da değişimin olumsuz etkilerinin küresel iklimin her geçen gün hissedildiği bir dönemde mutlaka öğrenilmesi gereken bir beceridir. Sürdürülebilir çözümler yaratmak ve hayatımızı daha sürdürülebilir kılmak için doğayı anlamamız ve gerçekten onunla yaşamamız gerekiyor.
